12 Eylül Judgement Day!
Büyük gün yaklaşıyor! Hesaplaşma zamanı!
Herkesin beklediği o günün gelmesine bir kaç gün kaldı. O gün gelecek ve..
Başlığa bakıp bu yazımı bir film tanıtımı olarak değerlendirebilirsiniz. Zaten yaklaşan referandum 3 boyutlu şekilde bizlere yansıtılıyor. Her taraf sahne her taraf film!…
Peki!12 Eylül’de ne olacak? 13 Eylül günü başka bir boyuta mı geçilecek. Oy vermenin ya da koyvermenin sonunda bizleri ne bekleyecek? Kısaca milyonların beklediği o kutsal hesaplaşma günü ne olacak?
Analar rahatlayacak, babalar günde içtikleri 3 paket cıgaralarını azaltacak!
Darağacında can veren 15–20 yaşlarındaki gencecik körpelerin ruhları huzur bulacak!
O zamanlarda elinde kitabı ile kurşuna dizilenler, bomba ile parçalananlar reha bulacak!
O zamanlarda kepengini kapatanlar, göç edenler, yerinde yuvasından olanlar rahatlayacak!
O zamanlarda ne olduğunu anlamadan ölümün soğuk nefesini alanlar huzur bulacak!
O zamanlarda gençliğini, çocukluğunu yaşayamayanlar şimdi oyuncaklarına kavuşacak!
O zamanlarda anımsayamadığı anasını babasını kör kurşunla kaybedenler, hücrelerde ve görüş günü bile olmayan hapishanelerde pisipisine ölenler rahatlayacak!
Örnekleri uzatmak sinir sağlığımızı yeteri kadarınca bozacağından eminim. Bunları yazmamdaki amaç, bu kayıp zamanda canı, ciğeri yananların acılarını tekrar yaşatmak değil, bir daha bunların olmaması içindir.
Mesela o zamanlarda evindeki bir Amerikan polisiye casus romanının içinde Stalin adı geçiyor diye o evdeki gencin işkenceye maruz kaldığı yıllardan bahsediyorum.
Şimdi hesaplaşma zamanı ya?
8 yıldır alternatifsiz iktidar olan bir parti neden bu süre zarfında bunları dile getirmedi de 8 yıl sonra sanki dünyanın sonu gibi bu edebiyat içine girdi?
Sanki 12 Eylül kurtuluş günümüz!
Bayram ilan edelim o zaman; neyi kurtaracaksak, neyle hesaplaşacaksak?
Uğur Mumcu, Ahmet Taner kışlalı, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Abdi ipekçi, Bahriye Üçok ve daha onlarcası…
Ne oldu bu aydınlara?
Hepsi öldürüldü! Sonuç; faili meçhul!
12 Eylül 1980 sonrasında yüzlerce insan kayboldu, öldü. Faili meçhul!
Hangi giden canın failinden hesap soruldu. Bu süre zarfında ve 1970–1985 yılları arasında hangi aydının, hangi gazetecinin faili bulundu?
Ne olur hiç olmazsa bir tanesinin failini bulun! Bıraktım sağını solunu insan olarak rica ediyoruz. Lütfen bir tanesini aydınlatın? Başımız size helaldir o zaman!
Bulun bu aydınların ölümün arkasındaki kişileri, indirin bu perdeleri. Değil oyum, boynum sandığınıza kurbandır…
“Evetler” ve “Hayırlar” havada uçuşuyor. İstanbul’un her yerinde “evetler.” Billboardlarda, afişlerde, her ilçenin meydanlarında, uçan balonlarda her yerde. Oylama sonucu ne çıkarsa çıksın bu işten tek kar eden reklâmcılar ve matbaacılar olacak. Zannedersem önümüzdeki 10 yılın cirosunu yapmışlardır.
Sonuçta 12 Eylül günü referandum için sandık başına gideceğiz. Oyunuz ne olursa olsun neye “evet” neye “hayır” dediğinizi biliyorsanız sorun yok.
Ama körü körüne tercihinizi yapıyorsanız; bilin ki bu iki yüzü keskin bir bıçak olur.
Bilinçsizce verilen bir oy, bilinçli bir şekilde köle eder insanı.
12 Eylül de geçer. Evet desek geçer hayır desek de! Bu millet yeni 12 Eylül görmüyor?
Bu böyle biline!