29 Mart
29 MART çabuk gelse değil mi? Oh deyip kurtulacağız bu gürültüden, kirlilikten ve en önemlisi gerilimden. Kazananlar belli olacak. Bir sonuç daha çıkacak bu seçimlerden. Kim oy verecek, kim “koy” verecek?
Gittiniz, oyunuzu kullandınız. Peki ya sonrası? “Zamanında istediniz verdim, şimdi sıra sende!” diye sorma şansınız var mı? Bence sorular sormalısınız kendinize.
Bazen tersten düşünmek gerekir. Hemen vermeyin bakirliğinizi sizi asla orgazm edemeyecek sandıklara… Düşünün biraz, ama düşünme mantığınız tersten başlasın! Geriden gelene kadar gelecekten bugüne gelin. Zaten rızanız olmasa da alıyorlar sizden bakirliğinizi. Bir kez olsun, “Dur deyin hayatınıza.” Biraz çalışın, tekrar gözden geçirin, bir özet çıkarın. Üşenmeyin!
Vermeden mi alacağız yoksa almadan mı vereceğiz. Çok önemlidir bu. İnanmayın öyle masum göründüğüne! Oyunuz bir tercih mi yoksa seçiminiz mi ya da beklentiniz mi olacak? Yoksa; sırf “vermek” için mi sandık başında olacaksınız?
Ben olsam vaat değil, çözümü içerisinde olan vaat dinlerdim. Garanti kâğıdını, vermeden önce isterdim. Ama garantinin de garantisi olmayabilir. Tersi de olabilir!
Demiştim ya; vermek, almadan! Kutsaldır bu sözler. Şimdi verebilirim. Ama illâki kömür mü almam lazım? Meselâ eğitim alamaz mıyız ya da ne bileyim, İşçi Bulma Kurumu’na ihtiyaç duyulmayan bir devlet istesem. Verirler mi hemen, bizden çok çabuk aldıkları gibi. Ben oturup düşüneceğim. Sizi bilmem.
Önemsiz bir not: Seçim geldi dayandı kapıya. Bu zamana kadar düşündüyseniz şimdi kararlısınız demektir. Lütfen! Gerçek demokrasi için oyunuzu sahiplenin ve kullanın.