Bir Zamanlar Simit Yasaktı
Vazgeçemediğimiz milli bir yiyeceğimiz olan simitin 2. Dünya Savaşı’nda kanunla yasaklandığını biliyor muydunuz? 600 yıllık geçmişi olan ve şimdi saraylarda(!) satılan simitin Kanuni Sultan Süleyman zamanında ortaya çıktığını söylesem şaşırır mıydınız?
Simitin kısa tarihçesi
Sabah yolcularının en kolay ve en lezzetli arkadaşıdır simit. Yanına bir de çay! Simidi sevmeyen yoktur. Susamlısı var, susamsızı da. Angara simiti de meşhurdur, Giresun’un da susamsız pekmezli simiti. Simit adının eski adı “Smiti” olan İzmit’ten geldiği de söylenmektedir. Tarihte ilk simit İzmit’te yapılmış deniliyor ancak bu konuda yeterli kaynak yok. Osmanlı kaynaklarına göre 15. yüzyılda simide benzer bir gevreğin sarayda yenildiğinden bahsedilmektedir. Sekban sınıfının bir kolu fırınlarda çalışmakta olup adına simitçi denirmiş. Yerli Marco Polu’muz Evliya Çelebi’nin yazdığına göre İstanbul’da 70’e yakın simit fırını varmış. Kaynakları inceleyip tarihleri karşılaştırdığımda simitin Kanuni Sultan Süleyman zamanında ortaya çıkmış olduğunu söyleyebilirim. Hatta simitin ilk mucidinin Mihrimah Sultan’ın kızı Ayşe Hanım Sultan ile evli olan sadrazam Şemsi Paşa olduğu söylencesine de ulaşabildim. (Bu konu hakkında yazı ayrıca gelecek.)
Milli Koruma Kanunu ile gelen simit yasağı
2. Dünya Savaşı’nın yaratmış olduğu ekonomik daralma ve piyasalarda oluşan karaborsa, kıtlık ve tefecilik gibi nedenlerle Ocak 1940’da bir kanun çıkarıldı. Bu kanunun çıkarılmasındaki en büyük etken 1 milyondan fazla gencin zorunlu olarak askere alınmasıyla tarım işçiliğinin bitmesi ve üretimin neredeyse durma noktasına gelmesiydi. Stoklardaki ve az sayıda üretim yapan çiftçilerin elindeki hububatların büyük miktarı orduya tahsis ediliyordu. Dolayısıyla piyasada hububat ve un sıkıntısı vardı. Bu nedenle çıkarılan kanun gereği devlet fiyatları belirlemede tek söz sahibi olmuştu. Hatta ürünlere el koyma, toplama ve zorunlu çalıştırma gibi haklara sahip olmuştu.
İşte bu yıllarda kurulan “Fiyat Kontrol Komisyonu” ekmek, şeker gibi temel gıda maddelerine denetim getirmişti. Özellikle ekmeğin fiyatını düşük tutmak için tek tip ekmek üretimini de zorunlu kılmıştı. Zira o yıllarda ekmek sıkıntısı vardı. Her hanenin ekmek ihtiyacı belirleniyor ve ona göre ekmek çıkarılıyordu. Hatta undan ekmek, simit, makarna, şehriye ve bisküvi dışında başka bir ürün yapılmaması zorunlu kılındı. Pasta, tatlı gibi lüks sayılan ürünlere yasak gelmişti. Ancak bu önlemler de sıkıntıyı aşmaya yetmeyince 1941 yılında İstanbul, Ankara ve İzmir’de ekmek karneye bağlandı. Hatta ziyan olmasın diye ekmekler bayat satılmaya başlandı ve ek kararname ile de ekmek ve makarna dışında tüm unlu mamuller yasaklandı. Artık üç büyük kent simitsiz, pastasız ve bisküvisizdi. Gerçi bazı fırınlar gizlice simit üretiyordu ama sayıları çok azdı. Simidin yeniden çıkarılması için 1942 yılı beklenecekti.
600 yıllık geçmişi olan simit üretimi, buğdayın memleketi olan Türkiye’de maalesef 2. Dünya Savaşı döneminde kaynakların tamamen savunmaya ayrılması nedeniyle yapılamadı.
Kısa süren bu yasak, tarihimizin az bilinen ilginç gerçekleri arasında yer almaktadır.