Bizler Sanatçı mıyız? -Sanat ve Sanatçılar 6/7-
Sanırım bunu yalnızca kendi deneylerimizle de anlayabiliriz. Bizim sanatçı olmadığımız kesin. Hiç bir tablo boyamış değiliz. Aklımızdan belki de böyle bir şey hiç bir zaman geçmeyecek. Ama bu, bir sanatçının yaşamını ören sorunlara benzer sorunlarla hiç karşılaşmayacağımız anlamına gelmez.
Bu tür sorunları iddiasız da olsa sezinlememiş bir kimsenin olmayacağını kanıtlamak isterim. Eline bir demet çiçek alıp, o renk çiçeği oraya, bu renk çiçeği buraya koyarak bir düzen kurmayı denemiş herkes, ne türden bir uyum elde etmek istediğini kesin olarak bilmeksizin, renkleri ve biçimleri dengelemekten duyduğu acayip hazzı bilir. Şuradaki bir kırmızı lekenin çok önemli olduğunu veya şu mavinin tek başına daha iyi durduğunu; başka renklerle yan yana gelince sırıttığını sezinler en azından. Yeşil yapraklı bir dalcık, birdenbire, her şeyi “tam yerinde” yapıverir. “Aman dokunmayın, işte şimdi her şey yerli yerinde” diye haykırırız. Kabul, herkes çiçeklerin konulmasında aynı özeni göstermez, ama herkes, her şeyi “tam yerine” koymak kaygusunu duyar. Bu, belirli, bir giysiye uygun kemeri bulma sorunu olabileceği gibi, yemek tabağına konulacak yiyeceğin uygun miktarı için bir endişe de olabilir. Bütün bu durumlarda, ne denli bayağı olursa olsun, en küçük bir gölgenin dengeyi etkilediğini ve biricik bağıntının işte tam öyle olması gerektiğini duyumsarız.
Çiçekler, giysiler veya yiyeceklerle bu denli ilgilenen bir kişiyi can sıkarcasına titiz bulabiliriz, çünkü bunlar, bize göre, bu kadar dikkat gerektirmeyen şeylerdir. Ne var ki, günlük yaşamda kötü bir alışkanlık olabileceği düşüncesiyle genellikle bastırılan veya gizlenen şeylerin, sanat dünyasında başlı başına bir yeri vardır. Bir sanatçı, biçimleri eşlemek veya renkleri uyumlaştırmak söz konusu olduğunda, her zaman son derece “ince eleyip sık dokumalı” veya daha iyi bir deyişle “titiz” olmalıdır. Renklerde ve örüntülerde o, bizim her zaman seçemeyeceğimiz ayrımlar sezebilir. Ayrıca onun görevi, günlük yaşantı deneylerimizle karşılaştırıldığında, başkalarınınkinden çok daha karmaşıktır. O, yalnızca iki veya üç rengi, biçimleri veya beğenileri uyumlaştırmak değil, sayısız öğeler arasında yönünü bulmak zorundadır. Kısaca söylemek gerekirse, tuvalinde, “tam yerinde” oluncaya dek eşlemek zorunda olduğu yüzlerce renk ve biçim vardır. Yeşil bir leke, lâciverte çok yakın olduğunda, birden sarı gibi görünebilir. Sanatçı her şeyin altüst olduğunu hemen anlar, çünkü tabloda sırıtan bir özellik belirmiştir ve işe yeni baştan koyulmak gereklidir. Belki bu sorun onu için için kemirecek, geceler boyu kafasından bir türlü çıkmayacaktır. Bütün gün tablonun önünde duracak, ben ya da başka birisi aradaki ayrımı fark etmemiş de olsa, o, şuraya veya buraya bir renk vurmaya yahut o rengi oradan kazımaya çalışacaktır. Fakat sonunda, başardığında, hepimiz anlarız ki, hiç bir şey eklenmesi olanaksız bir şey, “tam” bir şey, yani yetkinlikten çok uzak dünyamızda bir yetkinlik örneği üretmiştir sanatçı.
Raffaello’nun ünlü Meryem tablolarından (Resim-17) örnek verelim. Kuşkusuz çok güzel, alımlı bir tablo. Figürler hayran kalınacak bir biçimde çizilmiş. İki çocuğa bakan Meryem’in ifadesi unutulacak gibi değil. Ama Raffaello’nun bu tabloyla ilgili ilk taslaklarına baktığımızda (Resim-18), onun özellikle üstünde durduğu şeylerin bunlar olmadığını görüyoruz, çünkü bunlar zaten öncelikle kabul ettiği şeylerdir. Onun durmadan usanmadan elde etmeye çalıştığı sonuç, figürlerin tam dengesiyle, en uyumlu bütün’ü belirleyecek doğru bağıntıydı. Soldaki gelişigüzel ilk taslakta. Çocuk İsa yı, geriye annesine doğru bakarak ondan uzaklaşırken çizmeyi düşünmüş, Meryem’in başını da çocuğun hareketine uygun düşürmek için değişik duruşlara koymayı denemiş. Ardından, çocuğu, yüzü annesine dönük ve ona bakarken çizmiş. Peşinden, Çocuk Yahya’yı da ekleyerek, bir başka yol daha denemiş. Ne var ki, Çocuk İsa bu kez, bakışlarını Yahya’ya çevirecek yerde, tablonun dışındaki bir noktaya dikmiş. Bunun peşinden de bir başka çözüm denemesi geliyor. Ama Raffaello, çocuğun başını çeşitli yönlere çevirme denemesinden sıkılmışa benziyor. Raffaello’nun taslak albümünde, bu üç figürü en iyi biçimde dengelemek İçin defalarca yaptığı denemeleri gösteren bu sayfalardan çok sayıda vardır.
Şimdi, sonuçta elde edilen resme bir kez daha bakarsak, sanatçının amacını gerçekleştirdiğini gözlemleriz. Artık her şey yerli yerinde görünüyor. Raffaello’nun bunca çetin çabalar tonunda sağladığı denge ve uyum o denli doğal ve kendiliğinden ki, bunun farkına nerdeyse varmıyoruz bile. Oysa Meryem’i daha güzel, çocukları daha sevilesi kılan bu uyumdur aslında.
Hayır, alıntıdır. Yazı dizisinin ilkinde kaynak belirtilmiştir. http://www.ayhandemiral.com/walter-benjamin-pasajlar-sa
Bu yazıyı siz mi yazdınız?
Hayır. Kitap alıntısıdır.
Bu yazıyı siz mi yazdınız?