Eskiden Saat mi Vardı? Şimdi Fonun, Podun!
Artık zamanla yarışır olduk! Otobüse yetiş, işe koştur, eve çabuk gel! Sürekli bir koşuşturma ve panik içindeyiz. Bu nedenle zaman bizler için çok önemli. Saati bilmediğimiz zaman da panik oluruz. Peki, zamanı gösteren saat bir zamanlar nasıl anılırdı, biliyor musunuz?
Eskiden köylerde saat bir muhtarda bir de imamda bulunurdu. Öyle şimdiki bildiğiniz gibi kol saati yoktu. Kadife kılıfta saklanan köstekli cep saati vardı. Uzunca bir kordonu olan köstekli, kapaklı saat; ceketin sağlam bir yerine kordonundan iliştirilir ve çakmak cebine konulurdu. “Saat kaç?” diye bakılmak istendiğinde önce cepten çıkarılır, kadife kılıfından sıyrılır, düğmesine basıp otomatik kapağı açılır öyle bakılırdı. Sonra saatin camına bir “Hoh” diye nefes buharı verilip ceketin koluyla silinir sonra kılıfına konur ve ceketin çakmak cebine dikkatlice yerleştirilirdi.
Şimdi yaşı 50-55’den büyük olan erkeklerin gençlik ve askerlik resimlerine bakın! Sol ya da sağ el çeneye dayanmış şekilde resimlerini göreceksiniz. Biraz dikkat ederseniz, her erkeğin kolu sıvazlanmış ve bir şeyi gösterir gibi değil mi?
Evet, buldunuz!
O zamanlar bütün erkekler koldaki saati göstermek için fotoğraf çektirirdi. Köstekli saat yaşlılık ve ağırbaşlılığın, koldaki saat ise gençlik ve zenginliğin göstergesiydi. Saatin varsa saygınlığın vardı. Bu nedenle, bir zamanlar gelinler kollarındaki altın bilezikleri nasıl şıkır şıkır ses çıkartarak gösteriyorsa; erkekler de saatini göstermek için ceketinin ve gömleğinin kollarını katlıyor ve bu şekilde fotoğraf çektiriyordu.
Babanız, amcanız ya da dayınız eğer 50 yaşın üzerinde ise kesinlikle saatini gösterdiği bir fotoğrafını görürsünüz.
Şimdi ise 1990 yıllardan itibaren cep telefonları bir zamanların herkeste bulunamayan saatin yerini aldı. Marka- marka, renk- renk telefonlar elde. 50 liralık telefonu olan da masaya koyuyor, 3000 liralık bilmem ne fonlu ya da podlu telefonu olan da!
Sizce ne değişti?