Gazete Manşetleri, Kan ve Horoz
Ne kadar çok seviyoruz kanı: Deyimlerimizde, kahramanlıklarımızda, namusumuzda, vücudumuzda. Şimdi de basınımızın üçüncü sayfalarından terfi ederek birinci sayfalarında. “Ne kadar akarsa aksın!”
Gazetelere bir bakın. Ne kadar gülümseten bir haber var ne kadar içinde kan olan haber var. Bir karşılaştırın. Sizce hangisi daha fazladır? Kesilen başlar, parçalanan vücutlar, seçim kurbanları, trafik kazaları, savaşlar… Hep kan, hep kan var.
Kanımız zaten bol. Aksın gitsin ne olacak ki? Savaşlarda az mı kanımız gitti. Bayrağımıza rengini vermedi mi? Kardeşliğimizin bile adı “yüzük kardeşliği” değil “kan kardeşliği” olmadı mı? “Kanı bozuk, kanını içerim, kansız, kana kan, kan isterim ulen…” ve dahasını deyimlerimize, filmlerimize katmadık mı? Adak kesip kanını yeni aldığı otomobilinin plakasına ve 2 yaşındaki çocuğunun alnına süren kaç millet var?
Ne kadar da seviyoruz kanı. Eti kanlı, balığı canlı yiyeceksin. Kansız darbenin tadı bile olmaz. Hele ilk gece kan mı gelmedi. Bu hiç olmaz. Kan gelmiyorsa alırsın eline silahı vurursun, kanı çıkartırsın.
Yıllar önce, kulak misafiri olarak büyüklerimden duyduğum bir hikâye vardı. O zamanlar sadece güldürüyordu beni. Şimdi düşündürüyor. Sizlerle paylaşmak istiyorum.
Vakti zamanında köyün birinde alımlı, güzel bir kız yaşarmış. “Kanlı Nigar“ filmindeki Fatma Girik güzelliğinde. Köyün gençleri bu kız için kavga edermiş. Çok isteyen olmuş ama kız hiç kimseye varmazmış. Ağanın oğlu boş durur mu, o da yangındır bu kıza. Gider babasına “Baba bana bu kızı al, çok istiyorum” demiş. Babası, ”Oğlum bak! Bu kız hem fakir hem de hakkında çok laf var, boş ver sana başka kız alalım.” Oğlan “Olmaz baba. Ben onu istiyorum” demiş. Babası “Pekâlâ, dediğin olsun ama bak oğlum, ben namusuma laf getirtmem. İlk gece kan gelmezse, dayayacaksın alnının çatısına silahı, vuracaksın.” Kız istemese de ailesi zorla vermiş kızı ağanın oğluna. İlk gece oğlan uğraşmış, uğraşmış kan yok. Kızı vuracak ama kıyamamış. Sormuş.”Hani kan, nerde kan?” diye. Kızımızın cevabı şu olmuş:
“Bana bak! Yapıyorsan yap, yapmıyorsan köyün delikanlıları sırada bekliyor. Yok, hala kan istiyorsan, git kümesten horoz al kes!”
Kan mı istiyorsunuz? O zaman kendinize bir iyilik yapın. Gidin “Kan merkezine” bir ünite kan verin. Belki birinin hayatını kurtarır.
Kırmızı dendiğinde ilk şarap gelir aklıma. Sonra güller, sonra kan…Rengi de kırmızı ya, insanın kendini kesesi gelir, kanı akıtası, gülü koparıp sevdiğine veresi…Üstüne de oturup, şarabı içesi…
Millet olarak olayların bu duruma gelmesinde hiçmi rolümüz yok… dolaylı yada dolaysız olarak herkesin bu kan sevdasında bir payı var. payımız olmazsa kana olan açlık eskiden beri süre gelerek varlığını devam ettiremezdi… hangi imparatorluk yada hangi kişi, kurum varlığını bu kadar uzun sürdürebilmiş, Millet olarak namusumuzu da kanla temizliyoruz iyi bir haberi de kanla kutluyoruz, Milli takımımız galip geldiğinde bir magandanın kurşunuyla bile kanın akmasını sağlaya biliyoruz….
Türk insanının genlerinde olsa gerek, Kanımız kaynıyor milletçe…