Gerçeklerle Yüzleşebilmek Üzerine
Hiç kimse üzülmeyi istemez ve hayatta hep kendi doğrularının peşinde gider. Kişiye göre doğru neyse, odur. Fakat her zaman, arzu edilen gerçek, doğru olmayabilir. Çoğu zaman kişi, gördüğü gerçeği inkâr eder; ancak, kabullense de kabullenmese de “gerçek”; gerçek olarak varlığını sürdürecektir. Düşünceler ve yorumlar, gerçeği kesinlikle değiştirmeyecek; geriye sadece o gerçeğin kişide bırakacağı etki ya da kendiliğinden üretilen duygularla yaşama gerçeği kalacaktır: Ölenin ardından üzülmek, ağlamak ve yakınmak gibi…
Bazen de görmek istenilmeyen (kabul edememe) gerçeği başkaları söylemeye çalışır kişiye, duymak ve anlamak istemese de…
Konuya, yaşanmış bir olayın üzerinde kurguladığımız hikâye ile devam edelim.
Henüz 19 yaşında olan bir hükümdar odasına çekilir ve uyumaya başlar. Uykusunun en derin yerindeyken odasının kapısı sessizce açılır ve bir adam elindeki taş topuzla ona yaklaşır. Adam var gücüyle topuzu uyuyan hükümdarın kafasının tam arkasına indirir. Daha sonra geldiği gibi sessizce odadan çıkar. Ertesi sabah hizmetçiler hükümdarı kanlar içinde baygın bulurlar. Derhal uzman hekimler çağrılır. Hükümdarın burnundan akmakta olan kanı gören hekimbaşı hemen yara bölgesini temizler ve kafatasından enseye doğru bir kırığın olduğunu görür. Beyin zarının -geri döndürülemez şekilde- hasar gördüğünü anlayan hekimbaşı bütün aletlerini kutusuna geri koyar. Geriye tek şey kalmıştır artık: Henüz ölmemiş ama bilinci tamamen kapalı olan Mısır firavunu Tutankamon’un durumunu açıklamak.
Yazının konusu Mısır tarihinde hiç adı duyulmamış ancak 1922 yılında yapılan bir kazı ile varlığı ortaya çıkan ve üzerine çok senaryolar uydurulan ve laneti ile ünlenmiş kralın yaşamı değil; sadece hekimbaşının bu durumda yapacağı açıklamayla birlikte konumuzu daha anlaşılır kılmak.
1- Kendinizi hekimbaşının yerine koyun: Bütün kraliyet ailesi, vezirler ağzınızdan çıkacak kelimelere odaklanmış ve herkes sizden mutlu ve umutlu bir haber bekliyor. Sıradan bir hasta olsa her şey kolay ama yorum yapacağınız kişi tanrılaştırılmış bir kral! Öyle zor ki; vereceğiniz herhangi bir cevap sizin sonunuz olabilir.
2- Kendinizi kralın ailesinin ve vezirlerin yerine koyun: Kralınız kanlar içinde ve baygın. O ölürse karalık boş kalacak. Lüks içinde yaşattığınız ve her türlü imkânı, rahatlığı, saygınlığı verdiğiniz ve güvendiğiniz hekimbaşından bu durumu düzeltmesini ve kralı hayata döndürmesini bekliyorsunuz.
Hekimbaşının bir seçim yapması gerekmektedir, vereceği cevaplar arasından. Kendi kendine bir çözümlemeye gider;
1- Bu, tedavi edebileceğim bir yara.
2- Bu, uğraşırsam tedavi edebileceğim bir yara.
3- Bu, asla tedavi edemeyeceğim bir yara.
Kararını verir ve açıklar: “Bu asla tedavi edemeyeceğim bir yara!”
Kralın etrafındakiler hemen başlar ağlamaya ve yakınmaya. Anlaşılan o ki; kral artık ölecektir. Artık yapılması gereken ülkenin nasıl idare edileceğidir. Bütün rahipler, vezirler bir araya gelir ve Mısır’ın geleceği hakkında kararlar almaya başlar. Ancak, soyunun devamı da olmayan bu son firavundan sonra Mısır, uzun yıllar süren kargaşa ortamına sürüklenecektir.
Hekimbaşı, yapılacak en doğru şeyin gerçekleri söylemek olduğuna karar vermişti. Kralın yakınları her ne kadar bunu kabullenmese de gerçek değişmeyecekti.
Gerçek, ancak onunla yüzleşince acı vermez ve hayatı yaşanılır kılar.