İşte Türkiye’nin Gerçek Partisi
Taksim Gezi Parkı ile başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan gençlik hareketi 9. gününe girerken bilinen tüm ezberleri silip attı! Arkasında herhangi bir siyasi, ideolojik ya da sivil örgüt olmadan milyonlarca genç, tek ses- tek vücut olup kendisini gösterdi. Hiç kimsenin beklemediği ve öngörmediği bu oluşumu çok iyi anlamak ve mesajlarını çok iyi okumak gerekir. Ben de çoğu yaşıtlarım gibi sürekli apolitik olmakla ve memleket meselelerine, siyasete duyarsız kalmakla sızlandırdığım gençlik, gerçek Türkiye’nin gerçek sahibi olduğunu resmen ispatladı.
İyi de bu gençlik nasıl oldu da bir anda milyonlara ulaşan tek yürek oldu?
Konu, Taksim’de kesilen 3-5 ağaç değildi. Konu, yıllardır önem vermediğimiz, dinlemediğimiz ve her fırsatta “Siz ne bilirsiniz?” dediğimiz gençliğin aslında düşündüğümüz kadar apolitik olmadığıydı. Gelişen ve küreselleşen dünyada bu gençliği anlamasak ta kendilerinin de bir duruşu, bir sosyalliği vardı. Bunu biz göremedik. Bizler siyaset meydanlarında at koştururken onlar kendi özgür ve paylaşımcı dünyalarında kendilerine ortak bir parti kurmuştu bile. Gerçek Türkiye’nin, halkın gençlik partisi. Adını koyamasam da; içeriğinin özgürlük, sevgi, paylaşım, demokrasi, cumhuriyet olduğu belli.
Görmesem ben de inanmayacaktım diyecek kadar şaşkınım. Taksim’deki binlerce genç birbirine saygılı, ekmeğini-suyunu paylaşan, yere atılan izmaritleri, çöpleri toplayan, tepkisini şarkılarla gösteren bir görüntü içerisindeydi. Araya sızmaya çalışan bazı marjinal grupları hemen aralarından uzaklaştırıyorlardı. Sürekli gezen gruplar herkese sakin olmaları ve provoke olmamaları konusunda uyarıyordu. Bir yanda tulum eşliğinde horonlar, diğer yanda davul zurna halaylar, gitarlar, sazlar, herkes sanki bir orkestranın enstrümanları gibiydi. Onu bırakın, hayatta yan yana gelmeyecek Galatarasay ve Fenerbahçe formalı gençler el ele birlikte slogan atıyorlardı.
Birbirini tanımayan binlerce genç sanki programlanmış gibi aynı ses ve aynı yürekti. Etraftan yükselen biber gazları hiç mi hiç umurlarında değildi.
Gençliğin bu tepkisi ve duruşu karşısında Türkiye’nin önde gelen TV kanallarındaki yalan ve yanıltıcı haberler karşısında inanın utandım! Neymiş bir kısım ideolojik, marjinal vs. gruplar…
Ne marjinali, ne ideolojisi! Gözlerimle günlerdir görmesem ben de inanacağım bu sahte basına. Orada sarı-kırmızı-yeşil bayrak yok! Orak-çekiç yok! Orada terör örgütü propagandası yok. Tek renk var, tek bayrak var. O da Türk bayrağı! Tek ses var, şiddet yok, kavga yok. Polis müdahalesi olmasa hiç bir olay yok!
Sadece yıllardır sesi çıkmayan ve çoğu hiçbir siyasi partiye üye olmayan milyonlarca gencin “Yok dindar, yok kindar gençlik, yok ayyaş, yok ucube, yok kucağa oturmuş, yok çapulcu gençlik vs.” yakıştırmalarına “Hopp ne oluyoruz? Biz varız biz. Siz üstümüzü beyaz gördünüz de, değirmenci mi sandınız?” mesajı vardı.
Şu ana kadar dünyanın görmediği ve yaşamadığı bir hareket ve direniştir bu. 68’lerin çiçek akımı, woodstock’lar bunun yanında çerez kalır. Tüm dünyadan bu harekete destek yağmaktadır. Ama basın bunu görmezden gelmektedir. Irak savaşını, Suriye’deki olayları, Tahrir Meydanı’nı dakika dakika yayınlayan ama 9 gündür sadece 2 kanal hariç bunu yayınlamayan ve halkın haber alma özgürlüğünü hiçe sayıp basın-yayın ahlaklarını hiçe sayan bu kuruluşları kınıyorum.
1 hafta öncesine kadar “Ne olacak bu gençliğin hali?” diye düşünmekteydim. Artık bu kaygılarım yok oldu. Gözlerim dolu ve şerefle gururlandığım bu gençliğe teşekkür ediyorum.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere emanet ederken bu sözü boşuna söylemediğini ve ne kadar ileriyi gördüğünü, gençlere ne kadar güvendiğini şimdi çok daha iyi anlıyoruz.