Paramızla Çocuklarımızı Öldürüyoruz!
Paramızla Öldürüyorlar Bizi adlı yazımda modern yaşam uğruna bilinçsiz tüketim ve kullandığımız ürünlerin insan sağlığına ne kadar zararlı olduğundan bahsetmiştim. Bu yazı; devam yazısı olup aynı zamanda para harcayarak çocuklarımızın sağlığıyla nasıl oynadığımızı anlatacaktır. Diyeceksiniz ki “İnsan çocuğunun sağlığıyla oynar mı?” Bu sorunun yazı sonunda tekrar düşünülmesi gereken bir soru olacağı kanaatindeyim.
Hepimiz çocuklarımız seviyor ve onlar için mücadele ediyoruz. Doğumundan büyümesine kadar üzerlerine titriyor ve her türlü ihtiyaçlarını karşılarken en iyi, en doğruyu, ve en sağlıklısını vermek adına ekonomik gücümüzden faydalanıyoruz. Büyük paralar harcayarak çocuklarımıza yaptığımız yatırım acaba onlar için ne kadar faydalı? Sıralayalım;
Oyuncaklar: Zararlı kimyasal maddeler içeren plastik oyuncaklara bir sürü para verdiğimiz gibi hayali ve gerçek olmayan, şiddet içeren bu oyuncaklar özellikle 1-4 yaşları arasında çocuklarda yaygın gelişimsel hastalıklara neden olabilmektedir. Gerçek hayatta varolmayan oyuncak karakterleri çocuğun dış dünyayı algılamasında bozukluğa neden olmaktadır. Tepesinde yuvarlak anten bulunan ve post giymiş renkli “teletubbies “ ve benzeri yayınlar, çocuk gelişimini engellediği gerekçesi ile çoğu ülkelerde yasaklanmıştır. Buna benzer canavar şeklindeki oyuncaklar ve onlara karşı savaşan doğa üstü transformer oyuncakları da ayrıca çocuğu şiddete yöneltmekte ve hayal dünyasında yaşamaya zorlamaktadır.
Bilgisayar, Tv ve PlayStatition tarzı ürünler: Yüklüce para ödeyerek aldığımız bu teknolojik ürünler çocuk sağlığını oldukça ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. “Çocuğum oyalansın ben mutfakta işimi yapayım” yaklaşımı ile TV yada bilgisayar başına bırakılan bebekleri hem göz sağlığı hem de gelişimsel açıdan büyük tehlikeler beklemektedir. Müzik klipleri, yüksek ses, şiddet içereren yayınların çocuk gelişimini önemli ölçüde engellediği ispat edilmiştir. Bu şekilde büyüyen çocukların sosyal iletişim kuramadıkları ve yaygın eğitim kurumlarında başarılı olamadıkları görülmüştür. Ayrıca içe kapanıklık, aşırı duygusallık, bağımlılık, nedensiz korku, anksiyete ve saldırganlık gibi özelliklerin bu tür çocuklarda daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
Alışveriş merkezleri: Tüketim toplumu ile birlikte onlarca mega alışveriş merkezleri açılıyor. Çalışan insanlar olarak her ihtiyaçlarımızı tek bir yerden karşılamak adına bu sağlıksız yerlere hücum ediyoruz. Sporumuzu burada yapıyor, yemeğimizi yiyor, sohbetimizi yapıyor, çocuklarımızı gezdiriyor ve en son alışverişi yapıp eve dönüyoruz. Bir de buralarda yatacak yer bulabilsek eve dönmeyi hiç düşünmeyeceğiz.
Yürüyen merdivenlerde çocuklarımızla spor yapıyoruz.
Fast-food ile çocuklarımızı sağlıklı besliyoruz.
Aşırı kalabalık ve hava akımına maruz yerler, egsoz dumanlı basık otoparklar çocuklarımızın ciğerini açacak tam yayla havası.
Aşırı gürültülü ve yankılı bu yerler çocuklarımız için tam dinlenme yeri.
Hareketli reklam panoları, anonslar, ışık gösterileri, pırıltılı, ışıltılı mekanlar tam çocuklarımızın izleyeceği yağlı boya manzara tablosu.
Çocuklarımız hem oynasın hem de biz daha rahat alışveriş yaparız diye saatliğine para verdiğimiz bakıcılı oyun bahçeleri, içindeki harala-gürele ile, sentetik zeminler ve mikrop içeren plastikleri ile tam bir doğal ortam. Çocuklarımız sussun diye aldığınız boyalı, kolalı, rengarenk, ağızda patlayan, lastik gibi kemirilen, hemencecik ağızda dağılan şekerler, hemencecik erimeyen şok buzlu dondurmalar çocuklarımız için en gerekli besin maddesi.
Modern insanın bunları yapması sizce normal görünüyor, değil mi?
Peki neden bu tüketim kültürü ile birlikte sentetik bir yaşamı seçer hale geldik?