Siz Doğduğunuzda Ne Olmuştu?
Güya bu gün doğmuşum! 19 Ağustos… Kafa kâğıdımda 21 yazıyor. Buna göre demek ki 2 gün sonra nüfusa kaydolmuşum! Acaba 6 ay geçseydi ne olacaktı? Nedendir bilinmez ama çoğu insanın gerçek doğum tarihi kimlik bilgisiyle uyuşmaz. Hatta doğum gününü bilmeyen insanlar vardır. Sorsalar da ana-babasına; onlar da tam hatırlamaz. “Sen doğduğunda kar yağıyordu, kiraz zamanıydı, fındıklar toplanıyordu, ekinler sararıyordu, Karaoğlan hükümet kurmuştu, Kıbrıs’a çıkmıştık, ekmek karneyle veriliyordu, radyoda marşlar çalıyordu vs.” cevaplar almak mümkündür.
Bugün ben doğarken acaba hangi doğa-ekonomik-siyasi olay olmuştu? Zira bir zamanlar ana-babalar günler ile değil olaylar ile anımsıyordu çocukların doğum tarihini…
– İyi ki doğdun… İyi ki doğdun…
– Üfleyeyim bari… Üf, üff, püfff…
Üflemek ve püflemekle geçen yıllar bazen düşündürüyor bazen de güldürüyor insanı. Her yıl yapılan doğum günleri! Çocukken yaşa göre dikilen mumlar 3–5 adetken, yaş kırka gelince bir pastaya 40 mum sokmak biraz zor. Zaten ergenliğe kadar pastaya dikilen mum sayısı aritmetik oranda artarken belli bir yaştan sonra -özellikle kadınlarda- geometrik oranda mum sayısı azalıyor nedense. Gençlik çağında bir an önce kadın olmak isteyen ve yaşını sürekli büyüten kızlar 30’dan sonra “kadınlığım kalsın, yaşımı sormayın?” moduna geçiyorlar.
Çabuk gelişen ve olgunlaşan kadının bu aceleliği sanki pastasına diktiği mumun alevi gibi!
Bırak! Her yaşta yansın mumun! Zamanında yanmasına müsaade edilmeden püf diye söndürülen mumların alevleri daha sonra insanlara üf-of dedirtmeye başlıyor nedense…
Bugün doğmuşum demiştim ya! Her yıl yeniden doğmak mıdır yaş dönümleri yoksa ömürden 1 yıl daha kısaltmak mıdır? Ya da “1 yıl daha kar ettim hayattan” mıdır?
Yaşlanmak! Yaşını almak!
Her yaş dönümümde daha çok sevinirim sessiz sedasız girdiğim yeni yaşımda. Önümde 1 yıl daha var yaşanacak, yaşatılacak bir şeyler var diye heyecanlanırım. Kendim yaşlanırken, neyi yaşlanmaz yapabilirim diye düşünürüm.
Şimdi çocuğum olsa ve büyüdüğünde bana sorsa; “Baba ben ne zaman doğdum?” Valla çok sıcak bir ramazandı, gecenin vakti doğum günü ile ilgili bir yazı yazıyordum, referandum mu neyim, evet mi hayır mı, matkap mı balyoz mu, yasa mı, anayasa mı neyim bir karışık dönemdi. İşte sen o zaman doğdun.” derdim. Gün, kimin aklında kaldı ki bu zamanda? Şimdi sorsam 100 kişiye bugün ayın kaçı? Çoğunuz tarih veremeyecektir. Çünkü tarihle değil, tamamen olaylarla yaşıyoruz.
Eşimizin, çocuğumuzun doğum gününü, evlilik tarihlerimizi hatırlamaz olduk! Sembolik olarak yaşatanlar var hala… Artık olaylar var! Yaşadığımız bir değişimi ancak yaşamımızın etrafına ağ örmüş bir olayla anımsayacak hale geldik.
— Oğlun askere ne zaman gitti?
— Ne zaman olacak, şu Ümraniye de silahlar bulundu ya! İşte, o zaman.— Torun ne zaman doğdu gız Münevver Hanım?
— Sorma, TV’de vardı ya; çöpte kafası kesilen kız. Ta o zaman doğmuştu.— Oğlun ne zaman şehit oldu bacım?
— Ne zaman olacak? Açılım mı neyim, bi şeyi açtılar, terhisine 1 ay kala vurdular oğlumu.— Lan oğlum, Yenge ile ne zaman tanıştın?
— Kaset olayı patladı ya, işte o zaman o konu hakkında konuşurken tanıştık.— ÖSS’yi kazanamamıştın değil mi? Ne zamandı?
— Nerden bileyim gününü, 4–5 sınava girdiğimiz zamandı. Sonu S ile biten 3 harfli bir sürü sınav sistemi vardı. LGS; LYS; YGS; TSS, ne bileyim A.K. S’si işte. Ne Soruyon? Zaten S harfi duyunca Sinirlerim kabarıyor.
İşte; bugün doğmuşum ben!
Bakalım bugün hangi olayla anımsayacak insanlar, çocuklarının doğum günü tarihlerini?
Ya siz? Bugünü, tarihi ile mi yoksa magazini ile mi anımsayacaksınız?
Doğduğunuz gün neler olmuş, merak ediyorsanız buyrun…