Soykırım Ardındaki Asıl Gerçek- Son
İlk ve Son Söz:
Soykırım, uluslar arası platformda ve devletler hukukunda tanımı alenen yapılmış bir suçtur ve suçların en büyüğüdür. Bu bakımdan konunun tartışılacağı yer parlamentolar değil mahkemelerdir. Kaldı ki hiçbir ülkenin parlamentosu da, konu tarihçiler ve hukukçular tarafından tartışılmaktayken karar alamaz, almamalıdırlar da. Soykırımı hukuk dışında tartışmak hele ki bunu siyasi alanda politik çıkarlar için kullanmak, başka ülkeleri bu leke ile karalamak, insan haklarını her fırsatta dile getiren, medeniyetten, demokrasiden ve çağdaşlıktan bahseden ülkelere hiç yakışmaz
Bir önceki yazıda, “Türkiye, Ermeni soykırımı iddiasını kabul ederse ne olur?” diye sormuştum. Bu soykırımı kendi devletinin yapmadığını, tarihten silinen Osmanlı İmparatorluğu’nun yaptığını dolayısıyla kendisini bağlamadığı şeklinde savunabilir demiştim.
Ama konu o kadar basit değil. Neden mi?
Türkiye iddia edilen soykırımı kabul ederse etik olarak mimlenmiş ve soykırım yaptığını ilan eden ilk ülke olacak. Geçmişten bugüne hep koruyucu, halklara ve haklara saygı duyan Osmanlı zamanında onlarca farklı milleti bir arada tutan devletçilik, milletçilik özelliği bir anda silinecek. Ayrıca konu sadece bu kadarla da değil.
Asıl mesele soykırımı kabul edip etmemekte de değil! Asıl mesele;
Soykırımın yaşandığı iddia edilen tarihler ile Türkiye devletinin kuruluş tarihi arasında kurulmak istenen ilişki ve bağ.
Diyeceksiniz ki ne alaka?
Eğer Türkiye soykırım iddiasını kabul ederse, nelerin sorgulanacağına bir bakalım.
1- Ermeni Tehcir Kanunu’nu çıkaran dönemin iktidarı İttihat ve Terakki partisinin bir üyesi de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk.
2- Osmanlı zamanında soykırım yaptığı iddia edilen kişilerin(Topal Osman Ağa, Çerkez Ethem, Gökçen Efe, Demirci Mehmet Efe, Bulgar Sadık, İpsiz Recep, Kuşçubaşı Eşref, Yahya Kaptan vs.) sonradan Türkiye Devleti’nin kuruluşunda önemli rol oynayan milli direniş örgütü Kuva-yi Milliye’de yer alması.
3- Türkiye’nin şu an sahip olduğu sınırlar içinde 1915 yılında yaşayan Ermenilerin sayısı.
4- O zamana kadar unutulan ve sonradan şahlanan Türk kimliği.
5- İşgal altında ve ordusu terhis edilmiş Osmanlı’dan sonra Türkiye Devleti’nin nasıl ve hangi bedelle kurulduğu.
6- Sonrasında İstiklal Mahkemeleri, Türkçülük, Cumhuriyet…
Sorgunun nereye geleceğini artık siz tahmin edin.
İşte, Ermeni soykırım iddialarının ve çıkartılan yasaların altındaki asıl gerçek, aşağıdaki cümleleri dünyaya ve Türkiye’ye kabul ettirmek.
Türkiye Devleti, bir başka milletin katliamından doğmuştur.
1915 yılında Osmanlı yok olacağını hissetmiş ve o zamanda Türklerin yoğun olarak bir arada bulunmadığı Anadolu’da azınlıkları hele nüfusu 2 milyondan fazla olan Ermenileri tasfiye etmiştir. Malvarlıklarına el konulmuş yerlerine Türk aileler yerleştirilmiştir.
Eğer bu katliam yapılmasaydı, Anadolu’da Türkiye devleti değil, Ermenistan, Rum devleti kurulacaktı. Türk devleti kurulmuş olsa bile İç Anadolu’da Konya kadar bir devlet olacaktı.
Türkiye Devleti resmi olarak İngiltere, Fransa, İtalya gibi işgalci ülkelerle savaş yapmamış olup Ermeni ve Rumları katlederek ve de Bolşevik Rusya’nın yardımıyla devlet olmuştur.
İşte; soykırım iddialarının ardındaki kangren olmuş gerçek budur: Hazımsızlık!
Asıl istedikleri yasa masa değil. Yukarıda yazılanları kabul ettirmek.
Yani Türkiye Devleti’ni ve Türklüğü aşağılamak.
“Türkiye, soykırımı kabul etsin diyenlere” şu sözü şamar gibi indiriyorum.
“Hadi ordan …!”