Yazamama Üzerine Bir Yazı
Çok severek yaptığınız, mutlu olduğunuz bir iş var ve bu işte çok iyisiniz. Ancak zamanla bir şey oluyor hatta hiçbir şey olmuyor ama siz bu işi birdenbire bırakıyorsunuz. Durumun farkında olduğunuz halde hiçbir şey yapmıyorsunuz. İnsanlar söyleniyorlar, sitem ediyorlar fakat öylece boş boş bakınıyorsunuz. Aradan yıllar geçiyor ve bir gün nedenini düşünmeden bıraktığınız bu işe nedensizce yeniden başlıyorsunuz.
İster istemez şu soru aklınıza gelecektir. “Ne oldu da böyle oldu?” Sahiden ne oldu? Bir şey olmadığı halde bu kadar şey nasıl oldu? Soru ve sorunlarımızı daha belirgin hale getirmek açısından biraz kısıtlayalım ve işin adını ve sorunu örnekleyelim: “Yazı yazmak ve yazı yazamama sorunu”
Fiziksel engeller mi?
Allah korusun diyerek kaza, sakatlanma gibi durumlar haricinde yaşlılık belirtisi olarak bunama, Alzheimer gibi hastalıklar yazı yazmanıza engel bir durum teşkil edebilir. Siz bunun farkında bile olmayabilirsiniz. Hatta çevrenizdekiler bile anlamayabilir. Bu durumda yapılacak bir şey yok gibi gözüküyor. Fakat gözümün önüne yıllarca felçli kaldığı halde kitap yazabilen bir Stephen Hawking gelince bu gibi durumların pekâlâ engel sayılamayacağını da aklımızdan çıkarmamız gerekir diye düşünüyorum.
Tükenmişlik sendromu mu?
Artık çoğu şeyi kabaca hastalıkla açıklayamadığımız için bir alt segmente yani sendrom dediğimiz alana geçiyoruz. İngilizcesi “staff burnout syndrome” olan ve adına “tükenmişlik sendromu” denen bu illet yüzünden insanlar birdenbire durgunlaşıp her şeyi bırakıyor. Daha çok mesleki beklenti, doyum, doyumsuzluk, bıkkınlık, kırgınlık, umutsuzluk vs. sonucunda vazgeçme, pasif duruma geçme, sosyal olarak içe kapanma gibi düşünülebilir. Yazı yazamamanın nedeni de bu sendrom olabilir. Bu konu ayrı bir yazıda detaylı olarak anlatılacaktır, eğer bu sendroma yakalanmazsam!
Bartleby sendromu mu?
“Bu da ne?” diyecekseniz gerçekten haklısınız. Sendromların sonu yok ama böyle bir durum gerçekten var. Meşhur Moby Dick romanının yazarı Herman Melville‘in 1853’te yayınlanan “Bartleby, the Scrinever” adlı kısa hikâyesinden esinlenerek bu ad verilmiştir. “I prefer not to do…” cümlesiyle akıllarda kalan bu hikâyede kâtip Bartleby çalıştığı iş yerinde pasif bir duruş sergileyerek her şeyi reddediyor. Hikâye hakkında fazla spoiler(deşifre diyelim şimdilik) vermeden devam edersek“Yapmamayı tercih ederim.” sendromu olarak tıp literatürüne giriyor. Bu sendrom mesleğinin tepesindeyken birdenbire işini terk eden, yazı yazmayı bırakan, artık yazacak bir şey bulamayan yazarların hastalığı olarak tanımlanır. Yazar için artık yazacak yazı ya kalmamıştır ya da yazı için uygun kelimeler yoktur. Hatta yazacak kalem bile yoktur. Eğer bana bulaşmazsa bu sendromu da ayrıca yazacağım.
Piknik paradoksu
Bir şey yapmadığınız halde sanki çok şey yapmışsınız gibi gelebilir size. Tersini de düşünüyor olabilirsiniz; çok şey yapmışsınızdır ama hiçbir şey yapmamışsınız gibi hissedersiniz. Sevinmek istersiniz, sevinecek bir şey bulamazsınız. Sevinecek bir olay olur bu sefer siz sevinemezsiniz. Bazı şeyleri unutmak istersiniz ama günün her saati o şey hep aklınıza gelir. Hatırlamak istersiniz ama not aldığınız- hatta alarm kurduğunuz- halde unutursunuz. Yorgun olduğunuz zamanlarda dinleneyim diye çabaladığınız işler bile sizi daha çok yorabilir ve sizi paradoksa sokabilir. Bu duruma ben kısaca “Piknik paradoksu” diyorum. İsim babası olarak PP’nin ne olduğunu eğer bir paradoksa girmez isem bir sonraki yazımda açıklayacağım.
Nedensizlik olurluluğu
Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı yazı yazamıyor olabilirsiniz. Hatta bunlardan daha farklı nedenler de olabilir. Sorunu sadece bir nedene bağlamak da doğru olmayabilir. Birkaç neden tek başına sorun olmadığı halde hep beraber el ele vererek de sorun çıkarabilir. Suyun kesilmesi, havanın soğuması, kedinin kaçması, sütün taşması, dövizin yükselmesi, swap’ın çıkması, soğan/patates stoklarının artması gibi “bakın burası çok önemli!” olarak vurgulanmış nedenler de size yazı yazdırmayabilir.
Bir şeyin olması için bilinmesi gereken bir nedenin olması gerekmiyor. Yağmur damlalarının çinko bir çatıda ya da araba camında çıkarttığı o sakinleştirici sesi dinlerken yağmurun neden yağdığı ile ilgili bir sebep aramadığımız gibi suyun kesilmesinin nedeniyle de pek ilgilenmeyiz. Çünkü suyun akıyor olması nedenlerinden daha öncelikli bir durumdur. Yazı yazamama durumunu da buna benzer bir nedensizlik olurluluğuna benzeterek işin içinden çıkabiliriz. Moral olsun diye söylemiyorum ama;
Bazı durumlarda nedensizlik, nedenin ta kendisidir.
Konuyla ilgili şu yazılara da bakabilirsiniz.
Sununda çok şükür!!!
Arayı yine acarsın diye beklediğimize değmiş demek istemiyorum.
Başına birşey gelmez inşallah da devamı gelir.